Bulut Akacan geçenlerde bir video paylaştı ve “bizi devletimiz koruyamayacaksa, bizden istenen haracı verelim canımızı kurtarmak için!” demişti.

Babasının güpegündüz ayağından vurulduğunu, defalarca ölüm tehdidi aldıklarını ve haraca bağlanmak istediklerini açıklamıştı.

Bulut Akacan’ın “Devletimiz bizi koruyamayacaksa….” sözünden tam 8 gün sonra da, devletimizin gerçekten de bizi koruyamadığı gün yüzüne çıkmış olmadı mı?

Gündüz sayılan bir vakitte, ilk akşam vakitlerinde, Çatalköy gibi bir yerin işlek bir caddesinde araçlar ve insanlar adeta tarandı.

Yaylım ateşi, pusu, çapraz ateş, silahlı saldırı, kalaşnikoflar, suikast, organize cinayet, katliam!

Bunlar film değil. Avuç içi kadar KKTC’de yaşandı.

Güvenli ülke imajı verilmek istenen, turist beklenen ülkemizde.

Katiller araç bozulmuş gibi yaparak daralan yolu kapattı. Halil Falyalı’nın içinde bulunduğu araç bölgeye gelince mecburen durmak zorunda kaldı. Halil Falyalı’nın şoförü araçtan inip durumu kontrol etmek isteyince silahlar patladı. Önce şoför vuruldu. Aracından çıkıp müdahale etmek isteyen Halil Falyalı da, kurşunların hedefi oldu. Ve katiller kayıplara karıştı.

“Cinayetin ardından tüm birimler harekete geçti” diye açıklamalar yapıldı. İş işten geçtikten sonra.

Cinayetler işlendikten, hayatlar söndükten, insanlar öldürüldükten, sakat bırakıldıktan sonra mı harekete geçiyor bizim tüm birimler?

“Saldırının ardından başlatılan soruşturmada…” diye başlıyor haberler… Saldırının öncesinde neredeydiniz?

Caddeler kesiliyor, silahlı adamlar tarafından.

Silahlı saldırganlar tarafından anayollar kapatılıyor!

Anlayabiliyor muyuz durumun vahametini?

Bazı şüpheliler, bağlantılılar gözaltına alınsa da halen bulunamayan, tespit edilemeyen, ortaya çıkarılamayan, halen elini kolunu sallayarak gezen tetikçiler, elebaşları, katiller, azılı saldırganlar, terörist elebaşlarıdır esas tartışılması gereken.

Sürat botu ile kaçmışlarsa sahil güvenliğin ne kadar güvenliğimizi koruduğudur. Ercan Havaalanı’ndan gelmişlerse veya kanlı saldırıdan sonra ülkeden kaçmışlarsa sınırlarımızdan giriş çıkışların ne kadar güvenli olduğudur tartışılması, sorgulanması gereken.

Ki bunların henüz hiçbiri belli değil. Olay halen aydınlatılamadı. Henüz bu olay faili meçhul aslında.

Bazıları yakalanmışlarsa bile esas tetikçiler nerede? Elebaşları nerede? Hangi kişi, kişiler veya suç örgütleri yaptı bunu?

Hem de KKTC gibi avuç içi kadar bir yerde.

Kalaşnikoflarla 59 kurşun atanlar ne kadar da emindiler, onca gürültüye, silah seslerine, yaylım ateş gürültülerine KKTC polisinin yetişemeyeceğinden?

Nasıl da korkusuzca iki kurşunla öldürüp de aceleyle kaçmadılar?

59 kurşunla tarama herhalde küçücük Kuzey Kıbrıs’ta yürek ister değil mi?

Peki bu yüreği nereden buldular?

Bu ülkenin bir vatandaşı, kanlı, korkunç, feci, korku filmi gibi bir pusu sonucu korkunç bir saldırı sonucu öldürülmüş… Bizim küçük beyinler mafya mıydı değil miydi, cesedinin içinde gömüleceği tabutu bayraklara niye sarıldı gibi gibi basit sorgular.

Velev ki adam gerçekten de uluslararası uyuşturucu trafiğini yöneten büyük barondu. Velev ki kara para ismiydi. Veya kumar baronuydu.

Ve bu ölene kadar ortaya çıkarılamadı, aydınlatılamadı, yargılanmadı, yargıya dahi sevk edilmedi.

E bu da yine bizim güvenlik güçlerinin gücünü sorgulatmaz mı? Yargılanmayan her insan ölü ya da diri masumdur. Yargılandıktan ve yargı da adil karar verdikten sonra bir kişi katil olur, uyuşturucu kaçakçısı olur, sanal bet mafyası olur vs vs.

Bunlardan yargılanmayan, ülkede iş adamı, hem de hayırsever bir iş adamı olarak bilinen, ispatlı kanıtlı ülkenin sağlığına katkı koyan, pandemi döneminde devlete kol kanat gerip özel uçaklarla ilaçlar getirten, birçok hayır işlerine destek veren ve ülkede sayısız iş yerleri bulunan, yüzlerce işçi çalıştıran bir isim elbette ki işadamıdır. Çünkü bunlar somut olarak ortada duruyor.

Ama diğer iddialar hep farazi. Ve eğer ki o iddialar doğru ise ve bunu KKTC Polisi, Güvenlik Güçleri, Savcılık ortaya çıkarmamışlar ve meçhul bırakmışlarsa bu zaten yine onların çok ciddi bir zafiyetini göstermez mi?

Ölen ismin arkasından konuşacağımıza, bunları sorgulayalım, bunları eleştirelim ve bunların yanıtını arayalım. Çünkü bu ülkede biz gazetecilerinden tutun da hemen herkesin kellesi koltukta demektir. Ve gücü olan cinayet de işler, mafyacılık da yapar, polis engelleyemez demektir. Ve bizleri güvenlik güçlerimiz koruyamıyor demektir.