Sendikacı Metin Atan sendikacılıkla iftiracılığı karıştırmış görünüyor. Sendikacı kimliğini kullanarak asılsız iftitiralar atıyor. Bunu yaparken de eylem veya grev yaptığı kurumların, dile getirmesi gereken sorunlarını veya çıkarını düşünmediği yani samimiyetsizliği çok belli oluyor.

Sorunların çözülmesini istemiyor, çünkü hedefi yıpratmak!

Geçtiğimiz aylarda Kamu-Sen Başkanı Metin Atan, bir daire grevine kendi şahsi husumetlerini karıştırdı.
3 günlük grevin ilk gününde daire personellerini eylem gerekçesiyle yanına alarak, kameralar karşısında kurumun sorunlarını ifade edeceğine ilgili bakana sövmeye başladı. Halbuki, bir sendika başkanı grev yaptığı dairenin, kurumun sorunlarını konuşmalı, kendi şahsi husumetlerini değil.

Daha sonra bir televizyon programında, “cesaretin varsa karşımıza çık” dedi Bakan Arıklı’yı işaret ederek.
Geçen günkü eylemde, Bakan Arıklı yanlarına gitmiş, “gelin görüşelim” demiş ve “olmaz biz eylemdeyiz” demişler.

Eylemden sonra gitseydiniz!

Demek ki esas kendinin cesareti yok, çünkü samimi değil. Derdi grev yaptığı kurumun sorunlarını çözmek filan değil.

Hele ki, her eylem ve grevlerde muhatap yetkililerle görüşmek için kapılar dahi kırılırken, bakan yanınıza gelecek ve siz, “görüşmeyiz” diyeceksiniz. E vallahi pes!
Sizin derdiniz dairenin sorunları veya personel filan değildir.

Derdi iftira atmak, yıpratmak.
Sendikacılığı iftiracılıkla karıştırdı belli ki.

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na 3 istihdam yapıldığı ve bunların işe gitmediğini de iddia etti. Bunların isimlerini açıklayacağı kabağını da kesti Metin Atan.

Ben sordum isimlerini ve görevlerini yanıt vermedi.

Bekliyoruz o isimleri açıklamasını! Tabi bugüne kadar ortaya attığı hiçbir iddiayı ispat etmedi.

Yine bir iftirası ile ilgili “ispat etmezsen şerefsizsin” demişti Bakan Arıklı. O da, “ben öyle duyum aldım” demekle yetinmişti. Ve iftira niteliğindeki iddiaların ardı arkası kesilmedi. Soyismi gibi “Atan!”

Televizyonlara çıkıyor, başka konuşacak konusu yok, çünkü muhtemelen UBP’li bakanlıklara dokunamıyor. Muhtemelen bir korkusu veya çıkarı var. Belli ki taktı YDP’deki Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na. Bir bakanlık üzerinden sendikacılık yapacak efendi! Veya daha da ötesi olabilir, kasıtlı olarak ilgili bakanlığı yıpratma misyonu üstlendi.

Televizyon programında, “adını anmayacağım, malum kişiye dava açıyorum” diyor. Her gün Bakan’ın adını dilinden düşürmeyen bu şahıs, aniden adını anmayacak gibi yapıyor. Dengesizlik!

Bir sendika başkanı grev yaptığı dairenin, kurumun sorunlarını konuşmalı, kendi şahsi husumetlerini değil…
Sendikacılığı iftiracılıkla karıştırdı belli ki.