Araştırmacılar çok uzun zamandır antibiyotik direncinin bir halk sağlığı sorunu olduğunu bildiriyor. ‘Sessiz salgın’ olarak da adlandırılan antimikrobiyal direnciyle ilgili yapılan yeni bir araştırmaya korkutucu gerçeği ortaya koydu. Bu hastalık için hiçbir şey yapılmazsa, 2050 yılına kadar 39 milyondan fazla insanın hayatını kaybedeceği öngörülüyor.
DÜNYA ÇAPINDA ANALİZ YAPILAN İLK ÇALIŞMA
Dünya çapında ve zaman içinde bu tür eğilimleri analiz eden ilk çalışma olma özelliğini taşıyan araştırmaya göre, bugün ile 2050 yılları arasında 39 milyondan fazla insan antibiyotiklere dirençli enfeksiyonlar nedeniyle ölebilir.
Çalışmanın yazarları, 2022’den 2050’ye kadar antimikrobiyal dirence bağlı ölümlerde yaklaşık yüzde 70’lik bir artış olacağını, en çok yaşlıların risk altında olduğunu ve ölümlerdeki artışı yönlendirdiğini tahmin ediyor. AMR olarak da bilinen bu direnç, bakteri ve mantar gibi mikropların mevcut ilaçlarla öldürülmelerini zorlaştıracak şekilde evrimleşmesiyle ortaya çıkıyor.
Araştırmanın kıdemli yazarı Christopher J. L. Murray, “Bu büyük bir sorun ve maalesef kalıcı olacak” dedi.
Araştırmacılar, antimikrobiyal direnci on yıllardır bir halk sağlığı sorunu olarak işaret ettiler. Ancak Antimikrobiyal Direnç Üzerine Küresel Araştırma Projesi’nin bir parçası olarak geniş bir araştırmacı ekibi tarafından yürütülen bu çalışma, dünya çapında ve zaman içinde AMR eğilimlerini analiz eden ilk çalışma olarak büyük önem taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü, bu tür antimikrobiyal direnç tehdidinin sadece yaygın enfeksiyonların tedavisini zorlaştırmakla kalmayıp, kemoterapi ve sezaryen gibi tıbbi müdahaleleri de daha riskli hale getirdiğini söylüyor.
520 MİLYON VERİ KÜMESİ İNCELENDİ
Çalışmada 204 ülkeden hastane taburcu kayıtları, sigorta talepleri ve ölüm belgeleri de dahil olmak üzere 520 milyon veri kümesi incelendi. İstatistiksel modelleme kullanan yazarlar, 1990-2021 yılları arasında her yıl antimikrobiyal dirençle ilgili bir milyondan fazla ölüm gerçekleştiğini tespit etti. Araştırmacılara göre, o zamandan bu yana AMR ölümleri yalnızca arttı ve artmaya da hızla devam edecek.
Çalışmanın başyazarı ve UCLA’da klinik tıp profesörü yardımcısı olan Kevin Ikuta, önümüzdeki çeyrek yüzyılda öngörülen 39 milyon ölümün her dakikada yaklaşık üç ölüme denk geldiğini söyledi.
ÇOCUKLARDA AZALMA, YAŞLILARDA ARTIŞ GÖRÜLDÜ
Araştırmacıların bulguları, bu yükün eşit dağılmadığını da gösteriyor. 1990 ve 2021 yılları arasında, beş yaş ve altındaki çocuklarda AMR ölümlerinde yüzde 50’den fazla azalma görülürken, 70 yaş ve üzerindeki yaşlılarda yüzde 80’den fazla artış görüldü.
Yazarlar, çocuklar arasında bu tür ölümlerin azalmaya devam ederek 2050 yılına kadar yarıya ineceğini, ancak aynı dönemde yaşlılar arasında iki katına çıkacağını öngörüyor. Araştırmacılar, son 30 yılda gençler arasında antimikrobiyal dirence bağlı ölümlerdeki azalma ile yaşlılar arasında bu tür ölümlerdeki artışın birbirini dengelediğini vurguluyor.
Bununla birlikte, küresel nüfus yaşlandıkça ve enfeksiyona karşı daha savunmasız hale geldikçe, yaşlılar arasındaki AMR ölümleri yakında diğer yaş gruplarındaki ölümleri geride bırakabilir ve gelecekteki AMR ölümlerinin sayısını önemli ölçüde artırabilir.
Çalışmada ayrıca, tahmini 11,8 milyon ölümün (tahmin edilen 39 milyon ölümün yaklaşık yüzde 30’u) Güney Asya’da olacağı belirtiliyor. Yazarlar, Sahra Altı Afrika’daki bölgelerde de çok sayıda AMR ölümünün görüleceğini tahmin ediyor.
ANTİBİYOTİKLER AŞIRI VE YANLIŞ KULLANILIYOR
Ikuta, “Giderek artan bir şekilde, antibiyotiklerin aşırı veya yanlış kullanıldığını görüyoruz, bu da zaman geçtikçe bakterilerin daha dirençli hale gelmesi için daha fazla baskı oluşturuyor” dedi.
Sonuç olarak yazarlar, antibiyotiklere erişimi düşünceli bir şekilde iyileştirirken aşırı ilaç kullanımını da kontrol altına almak için antibiyotik yönetimi çağrısında bulunuyor.
Harvard Tıp Fakültesi’nden Doçent Dr. Ishani Ganguli, ihtiyaç duyulmadığında antibiyotik reçete etmekten kaçınmak için hastalarıyla kapsamlı değerlendirmeler ve konuşlar yaptığını söyledi ve ekledi: “Bakterilerle savaşmak üzere tasarlanmış antibiyotiklerle tedavi edilemeyen viral bir enfeksiyon olan soğuk algınlığı için antibiyotik isteyen hastalarım oluyor. Eğer karşımdaki kişi gerçekten antibiyotik istiyorsa ve ben ise onlara yardımcı olacağını düşünmüyorsam başka seçeneklere yöneliyorum.”
Ganguli, bir klinisyen olarak görevinin, antibiyotiklerin uygun olmadığı durumlarda hastaları bilgilendirmek ve soğuk algınlığı durumunda tuzlu su gargaraları ve nemlendiriciler gibi diğer tedavi seçeneklerini sunmak olduğunu söyledi.
Yazarlar, antibiyotik yönetimine ek olarak, temiz su ve aşılara daha fazla erişim gibi enfeksiyon önleme stratejilerini ve AMR’nin neden olduğu ölümlerin sayısını azaltmak için yeni antibiyotiklerin geliştirilmesini de savunuyor.
Murray’e göre AMR ile mücadele için çözümlerin uygulanması ekip çalışmasını gerektiriyor. Murray, “Bunu parça parça yapamazsınız. Gerçekten uyumlu bir küresel çabaya ihtiyacımız var” dedi.